Kocatepe İslami İlimler Dergisi (Dec 2021)

Kur’ân-ı Kerim’de İnsân-ı Kâmil

  • Remzi Kaya

DOI
https://doi.org/10.52637/kiid.1002319
Journal volume & issue
Vol. 4, no. 2
pp. 410 – 434

Abstract

Read online

Kur’ân-ı Kerim insanı kâmil hale getirerek, Yüce Allah’ı ve Peygamber’i tanıtan bir kitaptır. Yüce Allah insanı ruh ve beden itibarıyla mükemmel yaratıp dünyada kendisine vekil kılmıştır. İnsan fıtrat inancını esas alarak dünyayı imar ve yaratılanlara yardım etmekle görevlidir. İnsan, Allah’ı tanıması ve Peygambere uymasıyla mutluluğun zirvesine ulaşır. Son ilahi vahiy, inananları gerekli kural ve ifadeleriyle kâmil olmasını hedefler. Kemale ermek, gereği gibi inanmak, sâlih amelle pekiştirmek, temsil görevini yapmakla oluşur. İnsan kendisini bilmesi neticesinde Yaratıcısını bilmiş olur. Böyle bir kul Yüce Allah’ın kudreti karşında aczini itiraf eder. Her zaman kendi eksik ve kusurları üzerinde durur. Yaratılıştan sahip olduğu temizliği muhafaza etmesi ve fıtrat inancına sahip çıkması kâmil olmasının işaretidir. Tasavvufta önemli bir yeri oluşturan insân-ı kâmil terimi Kur’ân’da zikredilmese de asıl kaynağı Kur’ân-ı Kerim’dir. Bu bağlamda Kur’ân-ı Kerim’de geçen temiz kalp, fazilet, ihsân, takva, ihlas, Allah korkusu, kalbin titremesi gibi ifadeler insân-ı kâmili işaret eder. Diğer taraftan tasavvuf literatüründe yer alan fenâfillah, zühd ve fakr kavramları da benzer anlamda kullanılır. Yüce Allah’ın, Hz. Peygamberi göndermesi ve O’nu vahiyle desteklemesi, insanlığın yaratılıştan elde ettiği kâmil konumunu korumak içindir. Yaratıcı temizdir, temizi sever, güzeldir güzeli sever. Hz. Peygamber de yaratılanların en güzeli, en merhametlisi ve en kâmil olanıdır. Fıtrat itibarıyla verdiği söze sadık kalarak Yüce Allah ve Peygamberin emirlerini yerine getiren mü’minler onun mertebesine ulaşmaya yaklaşır. Her ne kadar insân-ı kâmil terkibinin ilk olarak Muhyiddin İbnü'l-Arabi tarafından kullanılmış olduğu rivayet edilse de Kur’ân’da geçen ve yukarıda ifade edilen kavram ve kelimeler söz konusu terimin aslını oluşturmaktadır. Bununla birlikte terim İslam tasavvufunun anahtar kavramlarından biridir. İnsân-ı kâmil, Yüce Allah’ın her mertebedeki tecellilerine mazhar olan kul anlamında bir tasavvuf terimi olarak meşhur olmuştur. En kâmil insan Rahmet Peygamberidir. O, Kur’ân ve sünnette aktarılan şeriat ve tasavvufun temel esaslarını açıklar. Böylece fiili uygulamayı en ince ayrıntısına kadar gösterir. Bu yüzden ona uyulmadan kâmil olunması mümkün değildir. İnsanlık imtihan için dünya gönderilmiştir. İnanıp inanmamaları kendi iradelerine bağlıdır. İnanmaları durumunda kâmil seviyesine çıkacaklar, inanmamaları halinde en kötü dereceye düşeceklerdir. Yüce Allah bütün yaratılanlara rahmetiyle tecelli etmekle birlikte, kendisine ve nebisine inanan kimseye dünya ve ahirette yardım edeceğini zikretmektedir. Kâmil olmanın bütün kuralları ve uygulanışı Kur’ân ve sünnete yer alır. İman ve salih amel ise kâmil mü’min olmanın ön koşuludur. Salih amel, marifetullah, nefsin tezkiyesi ve ibadetlerin doğru olmasına bağlıdır. Yaratıcı insana kendini ve kâinatı bilmesi için akıl vermiş ve vahiy ile bunu hatırlatmıştır. Bunu en iyi kavrayan ise kâmil insan olacaktır. Hakiki anlamda insân-ı kâmil Hz. Muhammed'dir. Bu makama erişenler ise onun varisleri veli kullardır. Hz. Peygamber'den sonra gelen bütün inananlar kâmil insan olma potansiyeline sahiptir. Bunun yolu nefsi kötülüklerden arındırmak ve Allah ve Peygamberle beraber olmaktır. Kur’ân’da inananlar üç sınıfa ayrılır. Bunlar, kendine zulmeden, ortada olan ve hayırda yarışanlardır. Yüce Allah hayırda yarışanlar için “büyük fazilet” ifadesini kullanır. O, kulları yapabileceklerinden sorumlu tutar. İnsan bu sorumlulukları yapmak suretiyle kâmil konuma yükselir. Vahiyde insanın ruh yönüne dikkat çekilerek olumlu ve olumsuz yönleri tanıtılır. Kul aczini bilmekle Rabbinin yüceliği karşısında sorumluluğunu anlar. Kâmil konumunda olan kullar kendisine yapılmasını istemediği bir şeyi başkasına yapmaz. Kimseye zarar vermez. Vasıfları takva, adalet, ihsân, salih amel, güzel ahlak, yardımlaşma gibi hasletlerdir. Onlar dünya ve ahireti dengeleyerek Allah ve Peygamberin sevgisini kazanmaya odaklanır. Hedefleri ne cenneti elde etmek ne de cehennemden kurtulmaktır. Tek hedef Allah’ı ve Peygamberi razı etmektir. Yüce Allah, Kur’ân ve sünnete sahip çıkarak bu yolda yarışan kâmil kullarına müjdeler vermektedir. Kur’ân’da işaret edilen kâmil insanın özelliklerinin bilinmesi ve insanlığın anlayışına sunulması bu araştırmanın temel inceleme konusudur.

Keywords