Akademik İncelemeler Dergisi (Oct 2021)
Asimilasyonculuk Sonrası Dönemde Asimilasyon
Abstract
Bir ulus-devlet içerisinde bulunun kültürel çeşitlikleri homojenleştirme stratejisi olarak asimilasyon, klasik ulusçuluğun ana söylemini ifade ederek asimilasyonun zorunlu bir süreç olduğu fikrini öne süren bir yaklaşım olarak anlaşılır. Asimilasyon ilk kez, uzun zamandan beri belli bir bölgede yerleşik halde bulunan azınlıkların zorunlu asimilasyona maruz kaldığı Avrupa deneyiminde ortaya çıkarken, bugünün asimilasyonu göçmen gruplarına atıfta bulunur. Bu çalışmada, bu iki ayrım iki dönemi ortaya çıkartarak ele alınacaktır. Birincisi, klasik ulusçuluk dönemi, ikincisi de dünya çapında yaşanan hareketliliğin, etnisitenin de keşfedilmesiyle birlikte asimilasyonculuğun önünde bir engel oluşturduğu post-ulusçuluk dönemi. Bu anlamda yaşanan dönüşüm, sosyal bir fenomen olarak asimilasyonun ortadan kalkması olarak anlaşılsa da, kaybolan yalnızca bir politika anlamında asimilasyondur. Buna göre asimilasyon teorileri ilk ortaya çıktıklarında çizgisel bir şekilde, asimilasyonu zorunlu tek yönlü bir süreç olarak açıklarken, ulusçuluk sonrası dönemde teoriler daha çift taraflı bir karaktere dönüşmüştür. Sonuç olarak, ulusçuluk döneminden post-ulusçuluk dönemine geçişin asimilasyonun kendisini değil asimilasyon teorisini ortadan kaldırdığını, yani sosyal bir fenomen olarak asimilasyonun hala yaşadığına vurgu yapılmıştır.
Keywords