Cumhuriyet İlahiyat Dergisi (Dec 2023)

Kavramsal, Tarihsel ve Pratik Açıdan Dinden Dönme ve İnanç Özgürlüğü

  • Rıza Korkmazgöz,
  • Faruk Sancar

DOI
https://doi.org/10.18505/cuid.1335318
Journal volume & issue
Vol. 27, no. 2
pp. 404 – 421

Abstract

Read online

Aydınlanma Çağı sonrasında dünyada yaşanan hızlı değişim, bilimsel ve teknolojik anlamda devrimsel yenilikler meydana getirdiği gibi düşünce bağlamında da önemli dönüşümlerin kapısını aralamıştır. Özellikle Fransız ihtilalinin oluşturduğu rüzgarla birlikte daha önceden tedavülde olan eşitlik, kardeşlik, adalet gibi bazı kavramlar çok daha fazla gündeme gelmiştir. Bu süreçte ön plana çıkan kavramlardan birisi de özgürlüktür. Kavram, felsefede determinizm fikrinin karşısında özgür irade anlayışı olarak; siyasette baskıcı yönetimlere karşı bağımsızlık şeklinde kendini göstermiştir. Konu, müstakil bir başlık olarak ele alındığı günden itibaren, -basın, düşünce, ifade, din ve vicdan hürriyeti olmak üzere- farklı tür ve boyutlarıyla dikkati çekmiştir. Batı dünyasının son iki asırlık düşünsel serüveninin de aslında bu kavramlar etrafında şekillendiğini görüyoruz. İlk başta dinî ve dünyevî otoritelere başkaldırı şekilde kendisini gösteren özgürlükçü tavır, daha sonraları kendisini bütün ahlakî ve toplumsal normlardan bağımsız gören uç noktalara kadar savrulmuştur. Bu tartışmalar ister istemez ilahiyat alanına da yansımış ve insanın iradesinin tanrının iradesi karşındaki konumu, kader ve kötülük problemi gibi başlıklar, çağdaş iddia ve itirazlara göre yeniden ele alınmıştır. Batı dünyasında ortaya çıkan ateist eğilimler, bütün dinlerin insanı yeryüzünde aktif bir özne imkanından mahrum bıraktığını ve bütün eylemlerinin bilindiğine ve belirlendiğine inanan bir insanın gerçek anlamda özgür olamayacağını iddia etmişlerdir. Bu nokta aslında çağdaş ateizmin teizme yönelttiği birkaç önemli konu başlığından biridir. Çok geçmeden bu tartışmalar İslam dünyasına da taşınmış ve benzer argümanlarla konu ele alınmaya devam etmiştir. Bu iddiaların her biri özünde, İslam’ın insan tasavvurunun bireye herhangi bir özgürlük alanı bırakmadığı varsayımına dayanır. Problemin başta kader ve teodise gibi farklı boyutları olmakla birlikte dikkati çeken yönlerinden birisi de insanın özgür iradesiyle İslâm’a girme hakkı olduğu gibi inkâr hakkının da bulunup bulunmadığı sorusudur. Bu sorunun cevaplanması önemlidir. Çünkü İslâm tarihinin erken dönemine ait bazı uygulamalar ile İslâm hukukunda yerleşik bir içtihatmış gibi kabul gören dinden dönenlerin belli şartlara göre öldürülmesi gerektiğine dair kabuller, İslâm karşıtı düşünce ve ideolojilere önemli fırsatlar sunmuştur. Bu makale bir yandan klasik birikimde konunun nasıl ele alındığını göstermeye çalışırken bir yandan da günümüzdeki din değiştirme olgusuna nasıl yaklaşılması gerektiğine dair çözüm önerileri sunmaya çalışacaktır. Ayrıca çalışmada fıkıh literatüründe meselenin daha ziyade kamu güvenliği bağlamında ele alındığı, dolayısıyla da günümüzdeki din değiştirme veya dinden dönme hadiselerinin klasik dönemdeki tartışmalarla tam olarak örtüşmediği ortaya konulacaktır.

Keywords