Cumhuriyet İlahiyat Dergisi (Dec 2017)

The Legality of Religious Symbols in European Schools

  • Ali Baltacı

DOI
https://doi.org/10.18505/cuid.356795
Journal volume & issue
Vol. 21, no. 2
pp. 793 – 825

Abstract

Read online

Avrupa Okullarında Dini Simgelerin Yasallığı. Öz: 1959 yılında Avrupa Konseyine bağlı olarak kurulan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve diğer protokollerle belirlenmiş temel haklar kapsamında birey, tüzel kişilik ve devletlerarasındaki sorunları çözümleyen yargı merciidir. Tarihsel olarak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi: düşünce, vicdan ve din özgürlüğü kapsamında değerlendirilen çeşitli kararlar almıştır. Mahkeme söz konusu kararlarında ve özellikle nelerin dini simge kapsamında değerlendirilebileceğini laik bir bakış açısıyla tanımlamaktadır. Mahkeme, bir taraftan dini inanca sahip olma hakkını tasdik etmekte, bir taraftan da bu hakkı kamusal alanda inancı beyan etme hakkı olarak nitelemektedir. Çalışma dini simgelere, din ve inanç özgürlüğü temelinde yaklaşan kavramsal tarama modeliyle desenlenmiştir. Bu çalışma özünde alanyazın taraması gibi görülse de alanyazın tarama yönteminden farklı olarak kavramsal tarama, bir kavramın farklı yönlerini değişik bilim ve disiplinlerin çalışma alanları kapsamında incelemektir. Bu çalışmanın amacı, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin, okullarda bulunan dini simgelere karşı tutumunu belirlemektir. Bu çalışmanın bir sonucu olarak, son yıllarda Avrupa okullarında giderek artan dini simgeciliğe karşı yürütülen yerel ve yasakçı yasal girişimlerin doğası ve kapsamı belirlenmiştir. Bununla birlikte, Avrupa eğitim sistemlerinde dinin yeri ve sosyal sistem içinde “kilise – devlet ilişkisi” bu çalışmanın başka bir sonucudur. Ayrıca çalışma, mahkemelerin kararlarını, dini inanç ve geleneklerin kamusal alanda özgürce beyan edilmesi yönünde şekillendirmeleri gerekliliğini de belirlemektedir. Özet: Avrupa’nın yeniden inşa çağından beri dini sembollerin varlığı, çoğu durumda İslami semboller, modern Avrupa'da, özellikle kamusal mekânlarda ve özellikle de kamu okullarında giderek daha çok sorun haline gelmiştir. Bu durum, dini özgürlük kavramının sınırları hakkında büyük çaplı bir tartışma ve toplumsal ayrımlara yol açmıştır. Aynı zamanda, ülkelerin anayasa mahkemelerinin belirli kültürlere özgü sembollerin toplum tarafından özgürce temsil edilebileceğini ilan etmesi, yeni tartışmalara neden olmuştur. Bu çalışma esas olarak dini sembolizm ve din ve inanç özgürlüğü temelinde Avrupa hukuk sistemlerinin ve özellikle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM) görüşüne odaklanmıştır. Bu çalışmada, Almanya, İtalya ve Romanya'daki haçlar ve diğer dini sembollerin okullarda kullanımı konusundaki tartışmalar yer almaktadır. Dahası, çalışmada yerel mahkemelerin ve AİHM'nin dini sembollere karşı kararsız tutumu üzerinde durulmuştur. Avrupa'da tarihsel olarak şekillenen bir devlet, kamusal ve dini kurumlar vardır. Avrupa Devletleri, Yunan ve Roma Medeniyetleri üzerinde gelişen yasama, yürütme ve yargı kurumlarına sahiptir. Ayrıca, ortak din ve kültür kavramıyla birbirlerine bağlı olan uluslar genel olarak Avrupa kamuoyunu oluşturmaktadır. Avrupa'da, dini kurumlar geleneksel olarak Roma döneminde şekillenen bir inanç sistemini benimsemişlerdir. Avrupa'da mezhepsel farklılıklar olmasına rağmen, Hıristiyanlık genellikle kabul edilmiştir. Ortaçağ'dan bu yana tüm sosyal alanlarda çok önemli roller oynayan Katolik kilisesi (Vatikan), aydınlatma çağından bu yana gücünü kaybetmiştir. Aydınlanma ile birlikte, Avrupa devletleri din ve devlet ilişkilerini birbirinden ayıran ve dinin devlet organları üzerindeki etkisini azaltan geleneksel laiklik görüşünü benimsemeye başlamışlardır. Böylece, devletler üzerindeki egemen dini güç zayıflamış ve kilise toplumda ve kamusal alanda yaşamını sürdürmüştür. 1959'da Avrupa Konseyi organı olarak kurulan AİHM, çeşitli sözleşmelerin temel haklarının kullanılmasında bireyler ve tüzel kişiler ile kendi aralarında ve devletlerle olan uyuşmazlıkların çözülmesi göreviyle yükümlüdür. Mahkemenin yüksek doğası gereği, iç hukuk kanallarının tükenmesi gereğini isteyen AİHM, sorunları çözmek için uzlaşmacı bir yaklaşım benimsemiştir. AİHM, öncelikle mahkemenin yüksek doğası gereği, iç hukuk kanallarının tükenmesi şartına ihtiyaç duymaktadır. Bununla birlikte AİHM, sorunları çözmek için uzlaşmacı bir yaklaşım benimsemiştir. AİHM, vatandaşların din, vicdan ve inanç özgürlüğünü özgürce ifade etmelerini açıkça desteklemekteyken bir taraftan da hükümleri laikliğe dayanır. Bazı AİHM kararları, kamusal alan tanımını 'tarafsızlık' yerine 'laiklik' ilkesine uygun olarak yeniden şekillendirmektedir. Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisinin devlet, din, laiklik ve insan hakları ile ilgili 1804 tarihli kararına göre din, Avrupa tarihinde önemli bir yer olarak kabul edilmekle birlikte, uygulamada kilise ve devletin ayrılması gereklidir. Bu karara rağmen, Konsey ve AİHM, dinlerin okullardaki rolü gibi konularda üye devletlerin farklı görüşlerini tanımayı başaramamıştır. Kamusal karar alma süreçlerinin AİHM'deki laik tartışmalara dayandığı, laik devletlerin liberal Avrupa demokrasisinin ilkelerine uygun olduğu, konusunda hâkim bir görüş bulunmaktadır. Avrupa'daki yerel mahkemelerin kararlarında, insan hakları giderek daha fazla dikkate alınmaktadır. Bunu yaparken, mahkemeler laikliğin ideolojik yapısını belirlemekte başarısız olmaktadırlar. Mahkemelerin kararları, bireylerin dinî görüşlerinin liberal değerlerle bastırılmasına neden olmaktadır. Yapılan tartışmalardan, AİHM'nin ve yerel mahkemelerin ve toplumun, laik bir anlayışa rağmen, Hıristiyan olmayan dinlere ve kültürlere karşı daha önyargılı oldukları tespit edilebilir. Ayrıca, ülkelerin kamusal alanlarının çoğunda, İslami dini sembollerin çoğunlukla sınırlı olduğu dikkate değerdir. Bu kısıtlamaların başlıca nedeninin İslamofobi ve yabancı düşmanlığı olduğu düşünülmektedir. Avrupa toplumlarında ve genel olarak batı toplumlarında, dini semboller aidiyet olarak görülmekte ve giderek artan İslamofobik ve aşırı sağcı eğilimlerle birlikte, özellikle Hristiyan sembolleri kamusal alanlarda yoğun bir şekilde kullanılmaktadır. Buna ek olarak, özellikle de İslam'da (başörtüsü gibi) belirleyici sembollerin kamusal alanda kullanılmasını yasaklamak ve hatta Fransa ve Avusturya da dâhil olmak üzere çeşitli ülkelerde onları kullananların cezalandırılması mümkün olabilmektedir. Ayrıca, dini sembollerin okullarda kullanılması yalnızca kültürel bir değer olarak görülmemelidir. Din sembolleri bir dinin önemli bir parçasıdır ve toplumda dinin varlığının somut bir göstergesidir. Okullardaki Hristiyanlığa ait simgeleri bir kültür aracı olarak algılamaktan ziyade onları bir asimilasyon aracı olarak görmek daha doğru olacaktır.

Keywords