Cumhuriyet İlahiyat Dergisi (Dec 2020)

Kur’ân Metninin Modern Arap Yazısındaki Noktalama İşaretleri İle Yazımı

  • Hasan Yücel

DOI
https://doi.org/10.18505/cuid.762300
Journal volume & issue
Vol. 24, no. 3
pp. 1307 – 1331

Abstract

Read online

Kur’ân Hz. Peygamber’e yazılı bir belge olarak değil, yaklaşık 23 yıl içerisinde söz olarak iletilmiştir. Hz. Peygamber hayattayken bunları vahiy katiplerine yazdırmış, hangi ayetin hangi ayetten sonra konulacağını belirtmiştir. Vefatından sonra ise Hz. Ebû Bekir bu yazılı ayetleri iki kapak arasında bir araya getirmiştir. Başlangıçta hitap olan Kur’ân metne dönüştürülünce bazı hitap özelliklerini yitirmiştir. Yazıdaki eksikliklerin sonucu olan bu durum, ilk etapta ayetleri birbirinden ayırma, Hz. Peygamber’den öğrenilen tilâvet usulünü (özellikle vakf ve ibtida yerlerini) koruma ve Kur’ân’ı yeni öğreneceklere doğru aktarma gerekliliği üzerine düşündürmüştür. Bu amaçla Kur’ân’daki vakf yerleri, çeşitleri ve işaretleri, doğru anlamı yakalayarak Kur’ân okumayı sağlamak için zaman içerisinde farklı alimlerce farklı biçimlerde üretilegelmiştir. Bunlar içerisinde Secâvendî’nin (öl. 560/1165) sistematiği zamanla tercih edilmiş ve elimizdeki mushaflar bunlara göre düzenlenmiştir. Gelinen noktada, özünde hitap olan Kur’ân’ın vurgu gibi diğer hitap özelliklerini de metinde gösterme hususu, tartışılmaya muhtaç ilmî bir olgu haline gelmiştir. Elinizdeki araştırmanın hedefi bu hususu analiz ederek gerçekleştirilebilme imkan ve yöntemini konu edinmektedir. Araştırma okuyucuya, Kur’an metninin hitâbî özellilerini metinde görebilme imkanı sunması açısından önem taşımaktadır. Kur’ân Arapça olduğuna göre, mushafa noktalama işaretleri eklenecekse, Arapça’daki noktalama işaretlerinin özellikleri ve cümledeki görevleri dikkate alınarak bu işlem yapılmalıdır. Bu nedenle araştırmada öncelikle Arapçadaki noktalama işaretleri hakkında tarihi, çeşitleri, dildeki yeri ve önemi, metindeki işlevleri vb. bilgilere yer verilmiştir. Ardından mushaftaki vakf işaretlerine dair benzer bilgiler dile getirilmiştir. Böylece her iki işaret grubu arasında karşılaştırma yapma imkanı elde edilmiştir. Bu karşılaştırmaya göre vakf ve noktalama işaretlerinin farklı özellikler taşıdıkları, noktalama işaretlerinin daha geniş bir içeriğe sahip olduğu görülmüştür. Bu farklardan ilki sistemsel farklılıktır. Öyle ki, günümüz Arap yazısındaki noktalama işaretleri durak/vakf işaretleri, ses tonu/vurgu işaretleri, alıntı işaretleri ve bermece ve matematikte kullanılan işaretler olmak üzere dört gruba ayrılmaktadır. Ancak secâvendler sadece vakf işaretleridir. Şu halde secâvendler ses tonu/vurgu ve alıntıları belirten noktalama işaretlerinin işlevini görmezler. İkinci fark ise noktalama işaretleri, vakf işaretlerinden daha çok anlamla ilgilidir. Zira vakf işaretleri, okuyucuyu muhtemel manalardan birini anlamaya mecbur bırakmaz. Ancak noktalama işaretleri ayette kastedilen anlamları daha çok sınırlar, hatta belirler. Çünkü anlamsal bütünlüğü esas alır. Vakf işaretleri ise bu amaca ilaveten Hz. Peygamber’den menkûl kıraat(ler)in tilâvetini de esas alır. Doğru anlama, doğru okumaya bağlıdır. Doğru okuma için, hitâbî özelliklerin de mümkün mertebe metne işlenebilmesi gerekmektedir. Elimizdeki mushaf yani yazılı Kur’ân metni özellikle duyguları, ses tonu ve vurguları okuyucuya, bilhassa Arap olmayan okuyucuya gösterememektedir. Diğer taraftan vakf işaretlerinin özelliklerinin her birini de (örneğin vakf-ı muʿânakayı) bugünkü noktalama işaretlerinde bulunan durak işaretleri karşılayamamaktadır. Şu halde biz secâvendleri koruyarak onlardan eksik kalan vurguları yazıya yansıtmak adına vurgu işaretlerini mushafa ekleyebiliriz. Ayrıca metin içerisinde karışıklık nedeni olabilen sözün kime ait olduğu meselesi de alıntı işaretleri ile çözülebilir. Neticede özünde bir hitap olan Kur’ân’ın vurgu özelliklerini de yansıtabilecek ve alıntıları/aktarımları diğerlerinden ayırdedebilmeyi sağlayacak bir rumuz sisteminin, secâvendlere ilaveten geliştirilmesi gerektiği kannatine ulaşılmıştır. Bu noktada önerimiz şu üç adımı içermektedir: Kur’ân metninde mevcut secâvendlerin korunması; Secâvendlerin vurguyu ve ses tonunu yani duyguyu yazıya yansıtamadığı yerlerde bu işlevi görecek günümüz noktalama işaretlerindeki vurgu işaretlerinin/alâmâtü’n-neberâti’s-savtiyyenin koyulması; Alıntı/aktarımları belirli kılacak alıntı işaretlerinin/alâmâtü’t-tensîsin koyulması. Böylece hitabın dilsel, dilbilgisel, anlamsal, sessel, duygusal ve tilâvet boyutlarını yazıda gösterebilen bir sistemin geliştirilmesi mümkün olabilecektir. Bu çerçevede Kur’ân yazısına eklenmesinde fayda gördüğümüz noktalama işaretleri, vurgu işaretleri (: ! ؟) ve bazı alıntı işaretleridir («» : -). Bu işaretlerin bir kısmının kullanımına dair örnek olarak aşağıdaki ayetlere bakılabilir. قَالَ فَمَنْ رَبُّكُمَا يَا مُوسٰى؟ قَالَ رَبُّنَا الَّذ۪ٓي اَعْطٰى كُلَّ شَيْءٍ خَلْقَهُ ثُمَّ هَدٰى. Tâhâ 20/49-50 قَالَ فَمَا بَالُ الْقُرُونِ الْاُولٰى؟ قَالَ عِلْمُهَا عِنْدَ رَبّ۪ي ف۪ي كِتَابٍۚ... Tâhâ 20/51-52

Keywords