Kocatepe İslami İlimler Dergisi (Dec 2023)

‘Kaderiyye Bu Ümmetin Mecûsîleridir’ Hadisinin Mu‘tezile’ye İsnâdı Bir Eş‘arî-Mâtürîdî Savunusundan İbaret midir?

  • Abdullah Namlı

DOI
https://doi.org/10.52637/kiid.1322078
Journal volume & issue
Vol. 6, no. 2
pp. 479 – 498

Abstract

Read online

Kaderiyye adı yergi ifade eden bir isimdir. İslam Mezhepler Tarihi içerisinde Gaylân ed-Dımeşkî ve Ma‘bed el-Cühenî’ye nispet edilen bir ekol olarak karşımıza çıkmaktadır. Her ikisinin de kader inancını benimsemedikleri sahîh haberlerle bize ulaşmaktadır. Kaderiyye’nin bu ümmetin Mecûsîleri olduğu yönündeki hadisler, hadislerin tedvîn ve kitaplaştırıldığı dönemlerden beri mevcuttur. Kelamcılar, mütevâtir haberlerin delil olması konusunda ittifâk etmişlerdir. Bunların dışındaki haberlerin delil olamayacağı hakkında neredeyse söz birliği etmiş olmalarına rağmen yine de kelamcılar bu kritere uymayan haberleri de birbirlerine karşı delil olarak kullanmaktan çekinmemişlerdir. Konumuzla ilgili rivâyetler ise sahîh derecesine ulaşamayan hasen veya zayıf hadislerdir. Hadis âlimleri tarafından râvîlerinin cerh edilip, senetleri bakımından delil olamayacakları belirtilmiş olsa da ilgili hadis grupları kelam ilminin literatürüne girmiş ve karşılıklı tartışmalar başlamıştır. Kelamcılar, bu hadislerin senetlerindeki problemlerden haberdar oldukları için çoğu zaman tartışılan konunun hasen veya zayıf bir hadis metnine dayandığını belirtmeden tartışmışlardır. Ancak “Kaderiyye”nin kim olduğu sorusu, muhataplarınca farklı deliller ileri sürülerek, karşılıklı birbirlerini suçlayıcı ve itham edici mahiyette cevaplandırılmaktadır. Ehl-i Sünnet ekollerinin kurucuları Ebü’l-Hasen el-Eş‘arî ile Ebû Mansûr Mâtürîdî, Kaderiyye’nin, aynı isimle anılan ekol ve onun çoğu görüşünü benimseyen Mu‘tezile olduğu kanaatindedirler. Onlara göre Kaderiyye, Allah’ın takdîrini kabul etmeyen, kader inancını inkâr edenlerdir. Eş‘arî, el-Lüma‘ fi’r-red ‘alâ ehli’z-zeyġ ve’l-bida‘ isimli eserinde ilgili hadislerin metnine değinmeden, muhataplarının adını da zikretmeden, onlar adına diyalektik bir metotla; “bizi niçin Kaderiyye diye adlandırıyorsunuz?” diye söze başlayıp, eleştirilerini kader-takdîr meselesi üzerinden yürütmektedir. İnsanın kesb ettiği fiillerin Allah tarafından değil de kulların kendileri tarafından takdîr edilip, yine kendileri tarafından yapıldığı/yaratıldığı, iddiasını eleştirilerinin merkezine oturtmaktadır. Eş‘arî, el-İbâne ‘an uṣûli’d-diyâne adlı eserinde ise doğrudan Mu‘tezile ekolünü hedef almakta ve onların en önemli hatalarından birisinin Mecûsîler gibi kulların kendi kötü fiillerini kendilerinin yarattığını kabul etmeleri olduğunu söylemektedir. Mâtürîdî, Kitâbü’t-Tevḥîd adlı eserinde Kaderiyye veya diğer adıyla Mu‘tezile’nin yerilip kınanmasına ait özel bir başlık açmıştır. Mâtürîdî, Mu‘tezile’nin hâdis irâde anlayışı ile Mecûsîlerin, İblîs’in ortaya çıkışının birbiriyle aynı şey olduğundan hareketle onların bu ümmetin Mecûsîleri olduğunu söylemektedir. Mâtürîdî’ye göre Mecûsîlerin, düalizme (Senevîlik) yönelmelerinin sebebi; onların, evrende var olan şer ve fesâdı yaratma fiilini Tanrı’ya izâfe etmenin doğru olamayacağı anlayışıdır. Mu‘tezile, bu konuda da onlarla fikir birliği içerisindedir. Mâtürîdî, mezheplerin isimlendirilmesinde önemli bir yere sahip olan yaygın kullanıma da dikkat çekerek, Mu‘tezile’nin kendisi dışında tüm İslam ümmetinin, onları, “Kaderiyye” diye de adlandırdığını belirtmektedir. Mâtürîdî, Mecûsî-Mu‘tezilî benzerliğine dâir rasyonel olmayan, sübjektif bazı deliller de öne sürmektedir. Konunun taraflarından biri olan Kadı Abdülcebbâr ise Mu‘tezile’nin genel kanaatlerine uygun davranarak, “Kaderiyye” kelimesinin bir nispet ismi olarak, kazâ ve kaderi Allah’a nispet eden cebr taraftarlarına verilen bir isim olduğunu savunmasının temeline yerleştirmektedir. Kadı Abdülcebbâr’a izâfe edilmekle beraber, ona âidiyeti hakkında şüpheler bulunan, Şerḥu’l-uṣûli’l-ḫamse adlı kitapta “Kaderiyye” kelimesinin bir nispet ismi olmasından hareket edilmektedir. Kadı Abdülcebbâr, devamında meseleye benzeyen ve benzetilen açısından da yaklaşmakta ve iddialarını bunun üzerine bina etmeye çalışmaktadır. O, Cebriyye’den saydığı Eş‘ariyye mensuplarının Mecûsîlere benzediğine çeşitli örnekler vermektedir. O, Mücbire ve Eş‘arîlerin, Mecûsîlere, “teklif-i mâ lâ yutâk: güç yetirilemeyen şeylerin kula emredilmesi” yönünden de benzerliği bulunduğunu öne sürmektedir. Kadı Abdülcebbâr, meseleyi hüsün-kubuh konusuyla irtibatlandırmaktadır. Mu‘tezile ve İslamiyet dışındaki diğer din mensuplarının ma‘bûdlarına sadece hasen/hüsün olan fiilleri izâfe ettiklerini delillendirmeye çalışmaktadır. Kadı Abdülcebbâr, Mecûsî-Eş‘arî benzerliğine dâir rasyonel olmayan, sübjektif bazı deliller de öne sürmektedir.

Keywords