Hitit İlahiyat Dergisi (Jun 2022)
Kara Halil Efendi ve Nüzhe Hâşiyesi Özelinde Osmanlı Dönemi Hadis Usûlü Literatüründe Hâşiye Yazıcılığı
Abstract
Hadis tarihi kitaplarında Osmanlı, üzerinde durulmayan dönemlerden birisidir. Sebepleri arasında Osmanlı’da özgün çalışma yapılmadığı iddiası ve çoğu eserin yazma hâlinde olması zikredilebilir. Oysa özgün olup olmadığının tespit edilebilmesi için öncelikle yazma hâlindeki eserlerin muhtevaları analiz edilmelidir. Böylece Osmanlı’da hadis ve hadis eğitimi alanlarında fikir yürütülebilir ve öne çıkan yönleri ya da eksikleri ortaya konularak hadis tarihine katkı sağlanabilir. Çalışmanın konusu, XVII. yüzyıl âlimlerinden Kara Halil Efendi (öl.1123/1711) ve onun hadis usûlüne dair Nüzhe hâşiyesi olan İbrahim el-Gürânî üzerine yazdığı hâşiyesidir. Kara Halil Efendi, Osmanlı medreselerinde yetişerek buralarda müderrislik yapmış, ilmiye sınıfının içinden gelen birisidir. Onun farklı alanlara yönelik hâşiye tarzında yazdığı eserleri mevcuttur. O, özellikle mantık, âdâb ve cihet-i vahde gibi alanlarda kendisini geliştirmiştir. Fenârî hâşiyesi meşhur eserlerindendir. Hem müderris olması hem de telif faaliyeti içinde olması, eserlerini genelde eğitim aşamasında yazdığını gösterir. Kara Halil’in müderrislikten sonra kazaskerlik gibi bürokratik görevlere geçmesi, Osmanlı düşüncesinde müderrislik ile bürokrasi arasındaki ilişkiye dair bilgi verir. Müderris, muhaşşî ve bürokrat bir kişiliğe sahip olan Kara Halil, Osmanlı ilmiye sınıfının yetişmesi, ilgi alanları, hedeflerini göstermesi açısından önemli bir karakterdir. Çalışmada, Kara Halil’in hayatına söz konusu açılardan yer verilmesi Osmanlı ilmiye düşüncesini anlama amacına matuftur. Bunların yanında, Aydın bölgesinden olan Kara Halil’e Boyabadî nisbesinin yanlışlıkla verildiğine değinilmiştir. Hadis usûlü literatürünün dönüm noktalarından birisi İbn Hacer’in Nuhbe isimli çalışması ve yine kendisinin bu eser üzerine yaptığı şerhi olan Nüzhe’sidir. Üzerlerine birçok şerh-hâşiye-ihtisar çalışması yapılmıştır. Hâşiyelerden birisi, İbn Hacer’den iki asır sonra yaşayan Gürânî’dir. Kara Halil, Gürânî metni üzerine hâşiye çalışması yapmıştır. Yazma hâlinde bulunan ve üzerinde çalışma bulunmayan hâşiye; Mısır ilmi mirasının Osmanlı’ya aktarımı, Osmanlı dönemi hadis usûlü yazıcılığının mahiyeti ve Osmanlı ilim anlayışı açısından mühimdir. Hâşiye, hadis usûlü konularının başında olan mütevâtir bahsine kadar yazıldığı için tüm konuları kapsamaz. Hâşiyede; Nuhbe, Nüzhe, Gürânî ve Kara Halil şeklinde dört metin iç içe geçmiştir. Aynı zamanda İbn Kutluboğa gibi Nüzhe’nin diğer şerh ve hâşiyeleri yer almaktadır. Bu açıdan çalışma, İbn Hacer sonrasında Nüzhe etrafında oluşan tartışmalar hakkında fikir vermektedir. Tartışmalar, Nuhbe-Nüzhe metninin yazımı, metindeki kelimelerin i’rab durumları, hadis ilminin gayesi, mütevâtir şartları gibi konulardan oluşmaktadır. Kara Halil, konuları “dil” merkezli açıklar ve sarf, nahiv, belâgat gibi alanların bilgisiyle ele alır. Bu noktada, Nüzhe şerhlerinden, mantık ve Arap dili eserlerinden istifade eder. Bu açılardan eser, tedrisât aşamasında öğrencilere okutmak üzere yazıldığı izlenimi vermektedir. Her bir kelimenin gramer ile açıklanması, gramer konularının talebeye öğretilmesi amacını taşımaktadır. Bununla birlikte, gramer konularından hareketle konular üzerinde derinlemesine izahlar yapılmaktadır. Eser mantık, usûl ve Arap dili gibi disiplinlerden istifade ile farklı bakış açıları sunmaktadır. Cihet-i vahde kapsamında hadis usûlünün bir “ilim” olabilmesi için kendine özgü gaye ve mesâilinin olması bunlardan birisidir. Yine eserde mütevâtirin şartları konusunda belâgat ve Arap dili kurallarından hareket edildiği görülmektedir. Çalışmada, öncelikle Kara Halil’in hayatı, ilmî ve bürokratik kişiliği ele alınacak, sonrasında ise hadis usûlüne dair yazdığı Hâşiye alâ Hâşiyeti'l-Kürdî ala Şerhi Nuhbeti'l-Fiker eseri incelenecektir. Böylelikle yazma halindeki eserden hareketle Osmanlı dönemi hadis usûlü literatüründe hâşiye yazıcılığı hakkında bir fikir oluşmasına katkı sağlanmaya çalışılacaktır.
Keywords