Eskiyeni (Mar 2021)
Kemalpaşazâde’ye Göre Mahiyetin Mec‘uliyeti
Abstract
Bu makalede, Kemalpaşazâde’nin (öl. 940/1534) mahiyetin mec‘uliyeti meselesine dair analiz ve değerlendirmelerini inceledik. Kemalpaşazâde’nin metafizikle ilgili birçok haşiye ve risalesi vardır; ancak o bu meseleyi Yaratmanın (Ca‘l) Anlamının Açıklanması ve Mahiyetin Yaratılmış (Mec‘ul) Olup Olmadığının İncelenmesine Dair adlı risalesinde özel olarak tahkik etmiştir. O, mahiyetin mec‘ul yani yaratılmış olup olmadığı meselesini başta Îcî ve Cürcânî olmak üzere İbn Sînâ, Râzî, Tûsî, Kâtibî ve Devvânî gibi filozof ve mütekellimlerin görüş ve açıklamalarını dikkate alarak incelemiştir. Görüşlerini temellendirmek için başvurduğu iki filozof Tûsî ve Kâtibî olmuştur. Filozofumuz, meselenin analizinde Îcî’nin el-Mevâkıf’ı ile Cürcânî’nin Şerhu’l-Mevâkıf’ındaki metin ve tertibi esas almıştır. Gerektikçe Cürcânî’nin Hâşiyetü’t-Tecrîd ve Hâşiye alâ Şerhi Hikmeti’l-Ayn adlı eserlerine müracaat etmiştir. Özellikle Cürcânî’yi meselenin inceliklerini kavrayamamakla ve yanlış ortaya koymakla suçlamıştır. Eleştirilerinin bir kısmı, Cürcânî’nin aynı konuda değişik eserlerinde farklı görüş ve yaklaşımlar benimsemek suretiyle gösterdiği tutarsızlıklara yöneliktir. Kemalpaşazâde, meselenin çözümüne önemli katkılar sağlamıştır. Mahiyetin mec‘uliyetinde geçerli olan ca‘lin, ca‘ale fiilinin iki meful alan kullanımı değil, bir meful alan kullanımı olduğunu ve bunun ibdâ anlamına geldiğini belirtmesi onun bu konuda yaptığı önemli bir tespittir. Kemalpaşazâde, filozoflar tarafından savunulan “mahiyetler mec’ul değildir” görüşü ile neyin kastedildiğini açıklamaya büyük bir önem vermiştir. Filozofların aslında bir câ‘ilin ca‘liyle mec‘ul olma manasındaki mec‘uliyete karşı çıktıklarını belirtmektedir. Bu konuda Tûsî’den iktibasla yaptığı açıklama özetle şöyledir: Mahiyet olması bakımından mahiyet, bir farz edenin varsayımıyla ortaya çıkan bir zarurettir. Fakat bu mahiyet, mec‘uliyet sıfatı ile ancak haricî veya zihnî varlık alanında tahakkuk ettikten sonra nitelenir. Ancak câ‘ilin bu varsayımı değiştirmesi imkânsızdır. Bir faile ihtiyaç anlamındaki mec’uliyet, kendinde mahiyete değil, hüviyete arız olur. Mahiyet, mahiyet olması bakımından imkânı ve kendisine lazım olan diğer itibarî şeyleri varlık şartı olmaksızın gerektirir ama bunlarla ancak mahiyetin haricî veya zihnî varlık alanında tahakkuk etmesinden sonra nitelenir. Müessire ihtiyaç duyma anlamındaki mec‘uliyet, kendinde mahiyete değil, hüviyete katılır. Bu ihtiyaç, kendinde mahiyetin lazımı değildir, aksine mahiyet o lazımı gerektirir. Kemalpaşazâde, Îcî ve Cürcânî’yi Mu‘tezile’ye ait madum zât ile filozoflara ait mahiyet kavramı arasındaki farkı anlamamış olmakla suçlamıştır. Cürcânî’nin eleştiri konusu yapılan tasarrufları arasında, Îcî’nin ‘mutlak olarak bütün mahiyetlerin mec‘ul olduğu’ şeklindeki ikinci görüşte kullandığı ‘mutlak’ ibaresi yerine ‘genel olarak’ ibaresini kullanması; hüviyeti haricî varlık ile sınırlaması, mutlak varlığı sırf mahiyetin arızı olarak sunması, bağlamında hariç ile sadece zihnî varlığın mukabilini kastedip nefsü’l-emrin diğer alanını dikkate almamış olması, Îcî’nin “çift olmayan dört farz edilirse o dört değildir” önermesinde dörde ‘mevcut’ kaydını ekleyerek onun maksadını değiştirmesi, birleşik mahiyeti de tartışma konusu yapması örnek verilebilir. Kemalpaşazâde’ye göre, mec‘uliyette birleşik mahiyet ile basit mahiyet arasında fark yoktur. Kemalpaşazâde, mahiyetlerin mec‘ul olmadığını ispatlamak için başvurulan delilleri analiz etmiş ve çürütmeye çalışmıştır.
Keywords