Eskiyeni (Mar 2022)

Nidâ’dan Takiyye’ye: Nusayrî-Alevî İnancında Nidâ ve Takiyye Uygulaması

  • Reyhan Erdoğdu Başaran

DOI
https://doi.org/10.37697/eskiyeni.1029112
Journal volume & issue
no. 46
pp. 53 – 71

Abstract

Read online

İnanç esaslarının, imamet konusunda aşırı görüşleri benimsemesiyle bilinen Gālî fırkalarla benzerlik göstermesi sebebiyle Nusayrîlik, Gulât-ı Şîa’dan addedilmektedir. Ali b. Ebû Tâlib’in ilah olduğu veya Allah’ın Hz. Ali’de hulûl ettiği şeklindeki Gālî fırkalar tarafından benimsenen birtakım bâtınî izahatlar, klasik Nusayrî eserlerde de tezahür etmiştir. Ancak Nusayrî kuramcıları Allah’ın zatı, mahiyeti ve onun insanlara görünür olması konusunda Gālî fırkalardan farklı bir te’vil benimsemişlerdir. “Nidâ” uygulaması da Nusayrî öğretiye gulât geleneğinden aktarılmıştır. İmam’ın ilahlığının aleni bir şekilde ilan edilmesi anlamına gelen “nidâ” ilk gulât oluşumlardan olan Sebeiyye’den itibaren kaynaklarda yer almaya başlamıştır. Bu öğretiye göre bâb kendi hayatını riske atmak pahasına insanlara görünür olan İlah’ın kimliğini (nidâ) deklare etmektedir. İsim’in ya da bâb’ın ma’nâ hakkındaki gerçekliğini ortaya çıkarmak için nidâ’yı yerine getirmesi ve kendi hayatını feda etmesi, inancının ve misyonunun bir gereğidir. Nusayrî gelenekte On Birinci İmam’ın bâb’ı olduğuna inanılan Ebû Şuayb Muhammed b. Nusayr en-Nemîrî’nin (öl. 270/883) de İmam’ın ilahlığını nidâ ettiğine ve bu sebeple kendi hayatını riske attığına inanılmaktadır. Ancak 10. yüzyılın ikinci yarısından itibaren bu öğretinin Nusayrî gelenekte uygulama alanı bulmadığı görülmektedir. Zira bu tarihten itibaren Nusayrîler Muvahhidûn’un (Nusayrî inananlar) güvenliğini muhafaza etmek ve bâtınî bilgiyi onu öğrenemeye layık olmayanlardan gizlemek amacıyla takiyyeyi dinin asıllarından kabul etmiş görünmektedirler. Bu makale klasik Nusayrî eserler içinde “nidâ” öğretisini kapsamlı bir şekilde ele alan Risâletü’l-Endiye isimli eserin derinlemesine bir tahlilini sunacaktır. Akabinde tarihsel süreç içinde İbn Nusayr’dan Hüseyin b. Hamdân el-Hasîbî’ye (öl. 358/969) geçiş dönemi ele alınacak ve bilhassa Hasîbî tarafından mezhebin temel dinamiklerinden biri haline gelen takiyye kavramı ve uygulaması irdelenecektir. İddia edildiği gibi nidâ uygulamasının fiiliyatta bir hükmünün olmaması, takiyye ile irtibatlandırılabilir mi sorusuna cevap aranacaktır.

Keywords