Cumhuriyet İlahiyat Dergisi (Dec 2016)

Kur’an’da Genel Anlamlı Bir Kelime: Nimet

  • Davut Şahi̇n

DOI
https://doi.org/10.18505/cuid.273988
Journal volume & issue
Vol. 20, no. 2
pp. 207 – 234

Abstract

Read online

Çalışmada temel Kur’anî kavramlardan biri olan nimet kelimesi incelenmektedir. Bu bağlamda Kur’an’da nimet kelimesinin anlam özelliği, geçtiği bağlama göre yüklendiği anlamlar, yakın ve zıt anlamlıları, insanı iman, ibadet ve ahlâk boyutuna taşıması üzerinde durulmaktadır. Bu hususlar Kur’an’da nimetin anlatımı ile müfessirlerin kelimeye ilişkin açıklamaları esas alınarak işlenmektedir. Nimetin Kur’an’daki anlatımı onun müspet ve geniş anlamlı olduğuna işaret eder. Kelimenin geniş anlam özelliği onun kapsamına giren hususların kısmen belirlenebileceğini gösterir. Ancak nelerin nimet sayılıp sayılamayacağı Kur’an’da örneklerle sunulmuştur. Bunun yanı sıra müfessirler bu kelimenin geçtiği bağlamı dikkate alarak ona anlamlar belirlemişlerdir. Nimetin Kur’an’da anlatılma gayesinin, insanı iman, ibadet ve ahlâk boyutuna yöneltmek olduğu anlaşılmaktadır. İnsanın nimete karşı şükrü bu amacı hayatında görünür kılmakla mümkün olabilir.Kur’an’da geçen nimet kelimesi genel anlamlıdır. Bu tür kelimeler birden çok konuyu içlerinde barındırır. Nimetin birden çok konuyu içermesi, onun sözlük ve terim anlamında görüleceği gibi Kur’an’ın onu nitelemesinde de görülür. Ayrıca kapsamına giren konuların bir kısmının Kuran’da açıklanma biçimi de onun bu yönüne işaret eder. Nitekim Kur’an’da bir yerde nimet olarak nitelendirilen şeylere başka yerde yenileri eklenmektedir. Bazen de tamamen farklı içerikteki nimetlere yer verilmektedir. Örneğin, Allah’ın Müslümanlara nimeti bir yerde savaşta verdiği destektir. Başka bir yerde ise onları İslam sayesinde kardeş kılmasıdır. Bu aynı zamanda nimetin Kur’an’da kısmen açıklandığına örnektir. Söz konusu kelimenin Kur’an’da açıklanışı bazen aynı bağlamda bazen de farklı bağlamlarda olmaktadır. Mesela Bakara suresinin 47. ayetinde Hz Musa zamanındaki Yahudilere verilen nimet konu edilir. Hemen bir ayet sonrasından başlayarak, 49 ile 61. ayetler arasında bu nimetin neler olduğu sıralanır. Nimetin Kur’an’da farklı yerlerde açıklanışına ise peygamberlere, şehitlere ve sıddıklara verilen nimet örnek olabilir. Nimet verilen bu kimseler Nisa suresi 69. ayette yan yana zikredilir. Ancak onlara verilen nimetin ne olduğu burada açıklanmaz. Söz konusu nimetlerin her biri Kur’an’da farklı yerlerde açıklanır. Nimetin bir kısmı Kur’an’ın kendisi tarafından belirlenirken diğer kısmı müfessirlerce belirlenmeye çalışılmıştır. Kur’an’daki ve tefsirlerdeki açıklamalar dikkate alındığında, nimetin kapsamına giren konular somut ve soyut nimetler şeklinde ikiye ayrılabilir. İnsanın yaşamını sürdürmesi için sunulan imkânlar, köleyi özgürlüğüne kavuşturma, geminin yol almasına yardımcı olan rüzgâr ve bir peygamber olarak Hz. Muhammed somut olanlarıdır. İman, mucize, merhamet, mükâfat, selamete kavuşma, her türlü imkân ve rahatlığın, huzur ve mutluluğun olduğu yer (cennet) ise soyut nimetler bağlamında değerlendirilebilir.Kur’an’da nimetin kapsamına giren konular bağlama göre değişmektedir. Allah’ın mü’min kuluna nimeti bir yerde “dünyada nasip ettiği iman” iken başka bir yerde “ahirette bahşettiği cennet”tir. Kelimenin yakın ve zıt anlamlıları belirlenirken nimetin bu yönü, yani bağlama göre değiştiği göz ardı edilmemelidir. Örneğin nimetin içeriği “insana sunulan imkân” ise onun Kur’an’daki yakın anlamlısı “rahmet”, zıt anlamlısı “be’s”dir. Ama nimetin kapsamına giren şey “mükâfat” ise yakın anlamlısı “sevab” zıt anlamlısı “azab” olacaktır. Nimet muhataba göre de değişmektedir. O, insan cinsi için söz konusu olursa Allah’ın insana sunduğu her türlü imkândır. İnanan için olursa, insan cinsine sunulan imkânların yanı sıra manevi destek ve her türlü mükâfat anlamındadır. Ancak bir peygamber için söz konusu olursa yukarıdaki anlamların yanı sıra öncelikli anlamı nübüvvettir. Nimetin Kur’an’daki anlatımı onun hakkında daha fazla fikir edinmemize yardımcı olur. Örneğin, Kur’an’daki anlatıma göre nimet müspet anlamlıdır. Nimet olamayacak şeyler olumsuz insan tiplerine nispet edilerek kelimenin müspet yönü vurgulanmış olur. Kur’an’da anlatılan Firavun’un ve bir münafığın nimet algısı bu bağlamda değerlendirilebilir. Kur’an’a göre onların niteledikleri nimet, nimet kapsamında değildir. Nimetin Kur’an’daki anlatımında dikkat çeken diğer bir yön ise nimet veren ile verilen arasındaki ilişkidir. Allah ile kul arasında geçen bu ilişki dünya ve ahirette gerçekleşmektedir. Önce Allah insanı yaratmaya değerli görmekle ona nimette bulunmuş olur. İnsan bu ve diğer nimetlere karşı ya nankörlük eder ya da şükreder. Burada nimet insan için bir imtihan aracıdır. Allah insanın imtihanda sergilediği tavra göre karşılık verir. Bu karşılığı ya sadece ahirette, ya da hem dünya hem de ahirette verir. İnsan nimete şükürle karşılık verirse, Allah onu ahirette nimetlerle dolu cennete koyar. Burada nimet dünyadaki imtihanın sonucu olmaktadır. İşte nimetin Kur’an’da anlatılma gayesi insanı Allah’ın istediği tavrı sergilemeye, O’nun hoşnutluğunu kazanmaya, nimetlerle dolu cennetini hak etmeye yöneltmektir. Peygamberlerin insanları dine davet ederken Allah’ın nimetlerini onlara hatırlatmaları bu yüzdendir. Peygamberler bu nimetlere karşılık insanları Allah’a imana, ibadete ve ona karşı ahlaklı olmaya davet ederler.Nimetin içeriği muhataba ve zamana göre değişse de Allah ile kul arasındaki ilişkinin prensibi değişmemektedir. Nimet ve ona karşı şükür veya küfür insanoğlu yaşadığı sürece hep var olacaktır. Burada “Her nimetin şükrü kendi cinsindendir” ilkesi hatırlanabilir. Bu ilke nimetlere sadece dille şükretmenin yeterli olamayacağını salık verir. Bu yüzden farklı nimetlere karşı şükrün nasıl eda edileceğini örneklendirmek gerekir. Bu açıklama içerikli örnekler nimetin Kur’an’da anlatılma gayesini daha iyi anlamamızı sağlar. Örneğin insanın kendi donanımı için şükrü, o donanımı vereni her daim hatırda tutmakla, ona itaat ve ibadeti sürekli kılmakla olur. Evlat ve servet nimetine karşı şükür, onları Allah’ın rızası doğrultusunda yönlendirmekle gerçekleşir. Allah’ın varlığının işaretleri olan evren nimetine karşı şükür ise yaratanını tanımak onda var olan düzeni sürdürmekle olur. İnsan eğer bu düzeni bozarsa bu tutumu yaratana karşı tavır olacağı için ona nankörlük etmiş olur. İnsan, Allah’ı hatırlatan peygamber nimetinin kadrini bilmeyince nasıl Allah’a nankörlük etmiş oluyorsa, onun varlığına işaret eden evrene karşı olumsuz tavır sergilemesi Allah’a karşı nankörlüktür. İşte nimet böylece insanı iman ve ibadet boyutuna, bir de kendisi ve dışındakilerle ilişkisi anlamında ahlak boyutuna taşır. Günümüz insanının bu Kur’anî bakış açısına ihtiyacı vardır. İnsan önce kendisiyle, Allah’la, diğer insanlarla ve tabiatla olan ilişkisini gözden geçirmeli, daha sonra sahip olduğu nimetlere layıkıyla şükrederek Kur’anî boyutu yakalamaya çalışmalıdır.

Keywords