Cumhuriyet İlahiyat Dergisi (Jun 2018)

Nehrî Ahmed Dîvânçesi’nin Şekil ve Muhteva Özellikleri

  • Abdülmecit İslamoğlu

DOI
https://doi.org/10.18505/cuid.408176
Journal volume & issue
Vol. 22, no. 1
pp. 435 – 466

Abstract

Read online

Suyolcuzâde Nehrî Ahmed (ö. 1182/1768-1769), Kādiriyye’nin İsmâil Rûmî şubesine mensup olup Tekirdağ Kādiriyye Dergâhı’nda irşat vazifesini yürütmüş bir mutasavvıftır. Nehrî sûfî kimliğinin yanında; Dîvân edebiyatının nazarî ve estetik esaslarını bilen bir şairdir. Nehrî’nin şiirlerini muhtevî Dîvânçe’sinin ulaşabildiğimiz yegâne nüshası Vatikan Kütüphanesi, Türkçe Yazmalar, nr. 235’te kayıtlıdır. Bu nüshada Nehrî’ye ait kırk beş Türkçe, on iki Arapça ve üç Farsça şiir bulunmaktadır. Bu makalede hayatı ve şiirleri üzerinde, tespitlerimize göre herhangi bir çalışma yapılmamış olan Nehrî’nin Dîvânçe’sinde yer alan şiirlerin şekil ve muhteva özelliklerinin, seçilen örnek beyitler ışığında ortaya konulması amaçlanmıştır. Şiirler, nazım şekilleri ve yazıldıkları dil bakımından bir sınıflandırmaya tâbi tutulmuş; beyit sayısı, aruz kalıbı, şekli, türü ve muhtevası itibarıyla değerlendirilmiştir. Bu çalışma, Kādiriyye erkânını benimsemiş bir mutasavvıf şair olan Nehrî Ahmed’in; yaşadığı yörede ve dönemdeki dinî-tasavvufî düşünce hakkında fikir vermesi, şairin şiir ve düşünce dünyasının teşekkülünde büyük etkisi olan Niyâzî-i Mısrî başta olmak üzere diğer şahısları belirlemesi, ilişki içerisinde bulunduğu çağdaş sûfîleri/şahısları tanıtması, XVIII. yüzyıldaki edebî-tasavvufî terminolojinin tespitine katkı sağlaması açısından önem arz etmektedir.Özet: Suyolcuzâde Nehrî Ahmed, Kādiriyye meşâyihinden olup Tekirdağlıdır. Babası Şeyh Mehemmed Efendi’den sonra Tekirdağ Kādiriyye Dergâhı’na post-nişîn olmuş, Dergâh’a maddi ve manevi çeşitli hizmetlerde bulunmuştur. Nehrî Ahmed, hac ibadetini ifa edip memleketine döndükten kısa bir süre sonra, 1182/1768-1769’da vefat etmiştir. Osmanlı Müellifleri’nde Nehrî’nin iki eseri olduğu kaydedilmiş; bunlardan ilkinin vahdet-i vücûda dâir olduğu belirtilmiştir. Bu eserin, henüz bir nüshasını tespit edemediğimizi belirtmemiz gerekir. Nehrî’nin diğer eseri, şiirlerini muhtevi dîvânçesidir. Dîvânçe’nin ulaşabildiğimiz yegâne nüshası Vatikan Kütüphanesi, Türkçe Yazmalar, nr. 235’te kayıtlıdır. Bu çalışmamızda Nehrî’nin Dîvânçe’sinin 21a sayfasında bulunan Arapça bir şiirden yola çıkarak, kaynaklarda adı geçmeyen üçüncü bir eserini daha tespit etmiş bulunmaktayız. Bu eser Nehrî Ahmed’in adını belirtmemekle beraber, 1166/1752-53’te tamamladığını söylediği bir tefsir kitabıdır. Nehrî Ahmed, medrese eğitimi görmüş, Kādiriyye’nin âdâb ve erkânını öğrenmiş, seyr ü sülûkunu tamamlayarak tekkede irşâdla görevlendirilmiş bir mürşid, bir mutasavvıftır. Bununla birlikte o; Arapça, Farsça ve Türkçeyi bu dillerde şiir yazabilecek kadar iyi bilen bir şair, Dîvân edebiyatının nazarî ve estetik esaslarına vâkıf ve bunları şiirlerinde ustalıkla kullanan bir edîbdir. Nehrî’nin şiirleri incelendiğinde, müntesibi bulunduğu tasavvuf yolunun dayandığı varlık, bilgi ve değer anlayışını özümsediği; bunun yanında başta Yûnus Emre olmak üzere, dinî-tasavvufî Türk edebiyatının önemli isimlerini okuduğu/içselleştirdiği anlaşılacaktır. Şairin şiirlerini muhtevî Dîvânçe’sinin Vatikan Kütüphanesi’nde kayıtlı nüshasında; Nehrî’ye ait kırk beş Türkçe, on iki Arapça ve üç Farsça şiir bulunmaktadır. Bu nüshada, Nehrî’ye ait olmayan iki şiir daha yer almaktadır. Bu şiirler Nehrî’nin oğlu Mehemmed Muslihuddîn’in tekkede post-nişîn olduğu dönemde Ârif mahlaslı bir şair tarafından kaleme alınmıştır. Harap olmaya yüz tutmuş dergâhın yeniden inşa edilmesini konu alan bu tarih manzumeleri, Nehrî’nin vefatından sonra Tekirdağ Kādiriyye Dergâhı’nın durumu hakkında bilgi vermesi açısından önem arz etmektedir. Bu makalede şiirleri üzerinde, tespitlerimize göre herhangi bir çalışma yapılmamış olan Nehrî’nin Dîvânçe’sinde yer alan şiirlerin şekil ve muhteva özelliklerinin, seçilen örnek beyitler ışığında ortaya konulması amaçlanmıştır. Nehrî Dîvânçesi, mürettep bir dîvân özelliği göstermemektedir. Bu itibarla şiirler, nazım şekilleri ve yazıldıkları dil bakımından bir sınıflandırmaya tâbi tutulmuş; beyit sayısı, aruz kalıbı, şekli, türü ve muhtevası itibarıyla değerlendirilmiştir. Dîvânçe’de Nehrî’ye ait şiirler nazım şekli itibarıyla şu şekildedir: Dört Türkçe, üç Arapça, bir Farsça kasîde; bir Türkçe tercî‘-i bend; on yedi Türkçe, dokuz Arapça, bir Farsça kıt‘a-i kebîre; üç Türkçe tahmîs; iki Türkçe muhammes; on sekiz Türkçe, bir Farsça gazel.Nehrî Ahmed; Niyâzî-i Mısrî’nin üç, Bâkî’nin bir gazelini tahmîs etmiştir. Yine Niyâzî-i Mısrî’nin bir muhammesini, bir gazelini ve özel bir nazım şekli ile yazdığı bir başka şiirini tanzîr etmiştir. Dîvânçe’de burada zikr edilenlerin yanında, örneğine çok rastlanmayan orijinal bir manzume daha bulunmaktadır. Nehrî, Niyâzî-i Mısrî’nin bir gazelinin her bir beytinden önce beş beyit yazmak suretiyle bir çeşit müşterek gazel kaleme almıştır.Dîvânçe’de yer alan şiirler; dinî-tasavvufî bir muhtevaya sahiptir. Başta Abdülkādir-i Geylânî olmak üzere müntesibi bulunduğu Rûmiyye Şubesi’nin pîri İsmail Rûmî ve diğer Kādirî meşâyihi, Nehrî’nin şiirlerine konu edindiği başlıca isimlerdir. Nehrî’nin şiirlerinde dikkat çeken en önemli hususlardan birisi de Niyâzî-i Mısrî’ye olan sevgisi ve hürmetidir. Nehrî’nin Mısrî için yazdığı medhiye, tahmîs ve tanzîrler başta olmak üzere, Dîvânçe’nin önemli bir bölümünde Mısrî’nin etkisi görülür. Mısrî’nin Nehrî üzerindeki tesiri, muhteva sınırlarını aşmış, kullanılan metaforik dilde, kelime ve mazmunlarda da kendisini göstermiştir. Hâsılı; Abdülkādir-i Geylânî ve Niyâzî-i Mısrî -ki kendisi bir Halvetîdir-, Nehrî’nin zihin dünyasını çepeçevre kuşatan ve şiirlerinin dokusuna yerleşerek, karakteristik özellik katan iki önemli isimdir.Nehrî’nin Dîvânçe’sinde önemli sayıda tarih manzumesi yer almaktadır. Doğum ve ölüm hadiseleri, mescid/ tekke /zâviye /kasr inşası, köşk tamiri, dergâhın tecdîdi, padişahın cülûsu, şahsın sadrazam olarak tayini gibi olaylar için Nehrî, yirmi altı adet tarih manzumesi kaleme almıştır. Nehrî’nin Dîvânçe’sinde; münâcât, medhiye ve fahriye içerikli kısımlar da ayrıca dikkate değerdir.Nehrî’nin elimizdeki nüshada var olan şiirleri sayı itibarıyla fazla olmamakla beraber, zengin bir şahıs kadrosuna sahiptir. Bu şiirler incelendiğinde Peygamber adlarından Hz. Ali, Cafer-i Sâdık gibi bazı sahabi isimlerine; Efrâsiyâb, Rüstem, Nûşirevân gibi Acem menşeli şahıslardan Hallâc-ı Mansûr, Mevlânâ, Şems-i Tebrizî, Hacı Bektâş-ı Velî, İbnü’l-Arabî, Bâyezîd-i Bistâmî gibi bazı mutasavvıflara; Filozof Câlînûs’tan Leylâ ve Mecnûn gibi meşhur aşk kahramanlarına kadar çok zengin bir referanslar dünyasına sahip oldukları görülecektir. Dîvânçe’de ayrıca bazı eser adlarına da yer verilmiştir. Niyâzî-i Mısrî’nin Devre-i ‘Arşiyye adlı risâlesi ile İbnü’l-Arabî’nin el-Fütûhâtu’l-Mekkiyye’si, isim olarak zikredilen eserlerdendir. Nehrî’nin şiirlerinde geçen yer adları ise şu şekildedir: Aden, Akmescit, Bağdat, Bahçesaray, Bathâ, Belh, Dımeşk, Hicaz, Irak, İran, Kâhire, Ken‘ân, Kerbelâ, Kılburun, Kırım, Kirman, Mısır, Nemçe, Rûm, San‘â, Şam, Yemen. Bu çalışma, Kādiriyye erkânını benimsemiş bir mutasavvıf şair olan Nehrî Ahmed’in; yaşadığı yörede ve dönemdeki dinî-tasavvufî düşünce hakkında fikir vermesi, şairin şiir ve düşünce dünyasının teşekkülünde büyük etkisi olan Niyâzî-i Mısrî başta olmak üzere diğer şahısları belirlemesi, ilişki içerisinde bulunduğu çağdaş sûfîleri/şahısları tanıtması, XVIII. yüzyıldaki edebî-tasavvufî terminolojinin tespitine katkı sağlaması açısından önem arz etmektedir.

Keywords