Cumhuriyet İlahiyat Dergisi (Dec 2021)

Bir Eş Olarak Hz. Peygamber’in (s.a.s.) Karşılaştığı Problemler ve Çözüm Yolları

  • Ahmet Acarlıoğlu

DOI
https://doi.org/10.18505/cuid.863294
Journal volume & issue
Vol. 25, no. 2
pp. 757 – 773

Abstract

Read online

Müslüman toplumların ve insanlığın en önemli müşkillerinin başında ailede eşler ve ebeveynlerle çocukları arasında yaşanan tartışmalar ve problemler gelmektedir. Bu problemlerin çözümü için araştırmalar yapılmakta ve çözüm yolları aranmakta, fakat ailelerde çözülmenin önüne geçilememekte; her geçen gün boşanma oranları artmaktadır. Resûlullah (s.a.s.) bir peygamber olmasının yanında Allah’ın kuludur ve bir insandır. Hz. Peygamber'in (s.a.s.) hâne-i saâdetleri içinde gerek kendisi ile eşleri arasında gerekse de eşlerinin kendileri arasında problemler yaşandığı görülmektedir. İnsanoğlunun fıtratı değişmediğinden Hz. Peygamber’in (s.a.s.) bu problemlere karşı tutumları ve çözüm yolları, günümüz aile problemlerinin çözümü için önemlidir. Resûlullah’ın (s.a.s.) karşılıştığı bu problem ve tartışmalara çağının çok üstünde tepkiler verdiği ve modern araştırmacı ve bilim adamlarının ancak günümüzde ortaya koyabildikleri şekilde eşlerine yaklaştığı ve problemleri çözdüğü görülmektedir. Allah Resûlü’nün (s.a.s.) gönderiliş amacı Allah'ın dinini insanlara ulaştırmaktır. Bundan dolayı o yeri geldiğinde özel hayatının en mahrem meseleleri ile alakalı emirlere mazhar olmuştur. İnsanoğlunun dünyada ve ahirette mutlu olabilmesi, bu mükemmel örneği tanımakla olabilir. Bu da fert olarak onun şahsiyetinin aile olarak da onun aile hayatının öğrenilmesi ile gerçekleşebilir. Ailede eşler arasında değer çatışması, hayata bakış, kişilik ve öncelik farklılıkları, sorunların temelini teşkil etmektedir. Bununla beraber özellikle evlendikten sonra kişilikte meydana gelen değişiklikler, birbirine karşı sevgiyi, saygıyı kaybetmek ve kıskançlık da evliliğe zarar veren durumlar olarak karşımıza çıkar. Evliliklerin birçoğu iletişimsizlik yüzünden sona ermektedir. Eşine karşı soğuk davranarak, ona tavır alarak sorunları çözmeye çalışan birçok insan bulunmaktadır. Eğer bir erkek Hz. Peygamber (s.a.s.) örneğinde olduğu gibi çok kadınla evliyse karşılaştığı başlıca problem kıskançlık ve bundan meydana gelen huzursuzluklardır. Bir ailede sevinçli ve mutlu anların yanında mutsuz anlar ve zamanlar da olur. Aile fertlerinin birbirleri ile çekişmesi, aralarında anlaşmazlıkların çıkması da son derece tabii olup Hz. Peygamber'in ailesi de bundan uzak değildir. Allah Resûlü'nün (s.a.s.) eşleri, sıradan insanlar olmayıp ya kavmi içerisinde soyu, zekâsı ve güzelliği ile ön planda ya da İslâm’a girişleri ve hizmetleri ile bir adım önde olan kadınlardır. Sünnetullâh gereği aynı kutuplar birbirini iterken zıt kutuplar ise birbirini çeker. Onların hepsi belli kıratta olduklarından aralarında bir itme kuvvetinin oluşması son derece doğaldır. Hz. Peygamber'in (s.a.s.) hane-i saâdetlerini bir okul gibi düşünmek gerekmektedir. O haneye giren validelerimizin girdikleri andaki durumları ile Hz. Peygamber (s.a.s.) vefat ederken ulaştıkları derece bir değildir. Ailenin bireyleri arasında fikir ayrılıkları ve çatışmaların olması, ilişkilerdeki dengenin bozulması ve dayanışmanın zayıflaması her ailede görülen olaylardandır. Hz. Peygamber (s.a.s.) eşleriyle -örneği az da olsa- tartışmalar yaşayabilmekteydi. Fakat bu tartışmalarda kesinlikle şiddete mahal vermediği ve meseleleri sabırla ve karşılıklı konuşarak çözmeye çalıştığı, bazen de yakın çevresinden veya eşlerinin akrabalarından yardım istediği görülmektedir. Hz. Âişe (r.anhâ) Allah Resûlü’nün Hz. Hatice dışındaki eşleri arasında en ön planda olanıdır. Kendisi de bunu bilmekte ve Resûlullah’ın (s.a.s.) diğer eşlerine karşı bu iddiasını dillendirmekteydi. Hz. Peygamber (s.a.s.), Ümmü Seleme ile evlenince insanlar onun güzelliğinden bahsetmişlerdi. Bu övgüleri duyan Hz. Âişe kendisine gelen yeni rakipten ötürü çok üzülmüştü. Hz. Zeyneb'in hane-i saâdet'e adım atması ile adeta dengeler değişmiş ve Hz. Âişe ile aralarında sert bir rekabet başlamıştı. Hz. Âişe'nin faziletleri ile övündüğü gibi Hz. Zeyneb de faziletleri ile övünmeye başlamıştı. Ezvâc-ı tâhirât arasında Hz. Âişe’nin ayrı bir yeri olduğu, Allah Resûlü’nün (s.a.s.) her fırsatta onu çok sevdiğini söylemesinden anlaşılmaktaydı ki Resûlullah (s.a.s.) da bunu dillendirmekten çekinmiyordu. Hz. Peygamber (s.a.s.) bir sefere çıkacağı zaman eşleri arasında eşitliği gözetir ve onların arasında kine ve hasede sebep olmasın diye kura çekerdi. Kura Hz. Âişe dışında başka bir hanımına çıktığında yüzündeki memnuniyetsizlik hissedilirdi. Hz. Peygamber (s.a.s.) diğer eşleri arasında hem onların arasına sonradan dâhil olması hem de Yahudi kökenli olması hasebiyle garip kaldığını hissettiği eşi Safiyye’yi her vesile ile koruyup kollamaya çalışıyordu. Hz. Mariye, bir cariye olmasına rağmen Allah Resûlü’ne (s.a.s.) oğlu İbrahim'i doğurduktan sonra ezvâc-ı tâhirât arasında kıskanılan kadınlardan olmuştu. Şüphesiz onu en çok kıskanan Hz. Âişe idi. Allah Resûlü'nün yanındaki değer ve kıymetine rağmen bir çocukla bu değer ve kıymetini taçlandıramamıştı.

Keywords