Cumhuriyet İlahiyat Dergisi (Jun 2021)

Hav’eb Köpeklerinin Havlaması Olayıyla İlgili Rivâyetlerin Sened ve Muhteva Değerlendirmesine Dâir Bazı Tespitler

  • Mücahit Yüksel

DOI
https://doi.org/10.18505/cuid.851782
Journal volume & issue
Vol. 25, no. 1
pp. 5 – 21

Abstract

Read online

Osman b. Affân’ın (öl. 35/656) katledilmesinin ardından sıkıntılı bir ortamda hilâfet görevini devralan Ali b. Ebû Talib (öl. 40/661), ilk olarak maktul selefinin katillerinin cezalandırılması talepleriyle karşılaştı. Hz. Ali’nin kendisi de aynı düşüncede olmasına rağmen öncelikle şehirde asayişin sağlanmasını istiyordu. Fakat bu konuda ikna olmayan Zübeyr b. Avvâm (öl. 36/656) ve Talha b. Ubeydullah (öl. 36/656) gibi sahâbîler, Mekke’ye giden Hz. Âişe’nin (öl. 58/678) liderliğinde muhalif hareket başlattılar. Farklı niyetlerdeki Ümeyyeoğullarının ve Abdullah b. Sebe’ taraftarlarının da katılmasıyla birlikte kontrolden çıkan bu hareketin girişimleri Cemel Savaşıyla sonuçlandı. Savaş gerçekleşmeden önce Hz. Âişe liderliğindeki ordu, Basra yolundayken Hav’eb mevkiine geldikleri zaman Hz. Âişe, köpeklerin havlamasını duydu. Bu sebeple bulundukları yerin neresi olduğunu sordu. Bu bölgenin Hav’eb olduğunu duyunca geri dönmek istedi. Çünkü daha öncesinde Hz. Peygamber şöyle demişti: “Hav’eb köpekleri hanginize havlayacak.” Hadis kaynaklarında birkaç farklı varyantta aktarılan rivayetlerde genellikle isim belirtilmeksizin şu ifade geçmektedir: “Bunun üzerine yanındakiler, Müslümanların arasının düzeltilmesi ümidiyle onun yolculuğa devam etmesini istediler.” Bu noktada hadis kaynakları ile İslâm tarihi kaynakları arasında bir farklılık görülmektedir. İslâm tarihi kaynakları, onun yolculuğa devam etmesini isteyen kişilerin Talha b. Ubeydullah, Zübeyr b. Avvâm ve Abdullah b. Zübeyr (öl. 73/692) olduğunu ifade etmektedirler. Konuyla ilgili olarak İbn Abbâs’tan (öl. 68/688) rivayet edilen başka bir tivayette de şu ifadelere yer verilmektedir: Hz. Peygamber hanımlarına şöyle dedi: “Keşke bilsem! Tüylü güzel devenin sahibinin hanginiz olduğunu! Yola çıkacak ve ardından da Hav’eb köpekleri ona havlayacak, sağında solunda çok insan öldürülecek. Sonra o, nerdeyse ölecekken kurtulacak.” Bu çerçevede zikredilen beşinci bir haber ise Ebû Râfiʻ (öl. 40/660) tarafından rivayet edilmiştir. Bu rivayete göre, Resûlullah, Hz. Ali’ye şöyle dedi: “Sen ve Âişe arasında bir şey olacak.” Hz. Ali: ‘Ey Allah’ın Resûlü ben mi?’ dedi. Resûlullah: ‘Evet’ dedi. Hz. Ali: ‘Arkadaşlarım arasından ben mi?’ dedi. Resûlullah: ‘Evet’ dedi. Hz. Ali: ‘Peki onlara sıkıntı mı verdim?’ dedi. Resûlullah: ‘Hayır’ dedi ve ardından da: ‘Böyle bir şey olursa onu güvenli bir yere götür.’ diye ekledi.” Konuyla ilgili altıncı rivayet ise Hüzeyfe b. Yemân (öl. 36/656) tarafından söylenen bir sözdür. Buna göre Huzeyfe b. Yemân şöyle dedi: “Annelerinizden birinin Müslümanlardan bir grupla çıkacağını ve sizinle savaşacağını bildirsem bana inanır mısınız?” Orada bulunanlar: “Gerçekten olacak mı bu?” dediler. Huzeyfe: “Evet” dedi. Bu çerçevede zikredilen son rivayet ise Ebû Bekre’nin (öl. 52/671) haberidir. Bu rivayete göre: “Ebû Bekre dedi ki: ‘Cemel günlerinde onlarla beraber savaşmak amacıyla Cemel ashabına katıldıktan hemen sonra Allah, Hz. Peygamber’den duyduğum bir kelimeyle bana yardım etmiştir. Fârisîlerin, Kisrâ’nın kızını hükümdar olarak atadıkları Hz. Peygamber’e ulaştığında, Hz. Peygamber: ‘İşlerini kadına emanet eden kavim iflah olamayacaktır.’ demiştir.” Böyle bir durumda, rivayetlerin analiz edilmesi önem kazanmaktadır. Zira ravilerin güvenilirliği ve rivayetlerin içeriklerini analiz etmek, konunun sağlıklı bir şekilde anlaşılmasına yardımcı olacaktır. Hadis âlimleri, rivayetleri aktaran kişilerin güvenilirliği konusunda bazı farklı söylemlerde bulunsalar da ağırlık kazanan görüş, onların güvenilir oldukları şeklindedir. Aynı şekilde rivayetlerin içeriklerinde de bir sorun tespit edilmemiştir. İslâm tarihi kaynakları ele alındığı zaman bazı sorunlar dikkat çekmektedir. Zira bu tarihçiler, rivayetlerin değerlendirilmesi hususunda hadis âlimleri kadar hassas davranmamışlardır. Bu noktada iki sorun dikkat çekmektedir: Tarih yazıcılığının ilk dönemlerinde benimsenen nakilci anlayış. Değer verilen bazı insanları koruma gayreti. İlk dönem tarihçileri, eserlerini yazarken genellikle nakilci anlayışı benimsediler. Bu sebeple analiz yapılmayan bazı yanlış bilgiler, nesilden nesile aktarılmaya başladı. Bu noktada tarih ilminin, hadis ilminin yöntemlerinden ve onun sağlam rivayetlerinden istifade etmesi gerekmektedir. Ayrıca Hz. Âişe gibi değerli bir insanı koruma gayreti, yanlış olduğu düşünülen bir davranıştan, Talha b. Ubeydullah ve Zübeyr b. Avvâm gibi sahabîlerin sorumlu tutulması anlayışını getirmiştir. Hâlbuki insanların hata yapabilecekleri hususu göz ardı edilmemelidir. Hz. Âişe’yi sevmek, onun yanlış bir kararını savunmayı gerektirmez. Ayrıca bu, diğer sahâbîleri, onlara yakışmayan bir davranışla itham etmeyi de beraberinde getirmiştir.

Keywords