Eskiyeni (Sep 2020)
İhvân-ı Safâ’da Mizâç Teorisi Çerçevesinde Huyların Değişiminin İmkânı
Abstract
İhvân-ı Safâ 4/10. yüzyılda Basra’da ortaya çıkmış bir felsefe cemiyetidir. Bu cemiyet faaliyetlerini gizli toplantı ve sohbetler şeklinde yürütmektedir. Yazar veya yazarları gizli tutulmuş olan 52 adet risâleden oluşan Resâil-u İhvân es-Safâ onlara aittir. Bu risâle-lerin öz ve özeti niteliğinde olan Risâletü’l-câmia isimli eserin de onlara ait olduğu düşünülmektedir. Bu cemiyet Şiî olmakla birlikte risâleleri Şiî İsmâilî grupların el kitabı haline gelmiştir. İhvân-ı Safâ Risâleler’i ansiklopedik bir muhtevaya sahiptir. Risâle-ler’de matematikten metafiziğe, coğrafyadan astrolojiye kadar birçok ilim dalına dair bilgiler bulunmaktadır. Bazı araştırmacılar tarafından Risâleler’de hâkim temanın ahlâk olduğu söylenmektedir. İhvân-ı Safâ, Risâleler’inin misyonunu dini ve ahlâkî alanda bir arınma şeklinde ifade etmekte olup, bunun yolunun felsefe olduğuna inan-maktadırlar. Risâleler’in siyasi propaganda amaçlı olduğuna dair çeşitli spekülasyonlar da bulunmaktadır. Ancak çalışmamızı ilgilendiren yönüyle Risâleler, ahlâk felsefesi alanında zengin bir içeriğe sahip ilmi eserlerdir. İhvân-ı Safâ’nın ahlâk felsefesinde mizâç teorisinin de önemli bir yeri olduğu görülmektedir. Bu çalışmanın konusu İhvân-ı Safâ Risâleleri’nde mizâç teorisi çerçevesinde huyların değişim imkânıdır. Mizâç sözlükte karışım manasına gelmekte olup, kavram olarak insanın fiziksel yapı-sını oluşturan ahlât-ı erbaanın karışım oranını ifade etmektedir. İnsan bedeninin temel yapı taşları olan beden sıvılarına (kan, balgam, kara safra ve sarı safra) ahlât-ı erbaa denmektedir. İhvân-ı Safâ’ya göre bu beden sıvılarının her biri vücutta eşit miktarda bulunmalıdır. Bu sıvıların miktarları arasındaki farklılık veya dengesizlik ise fiziksel sağlık durumunu etkilemektedir. Mizâç, fiziksel sağlığa etkisi yönüyle bir tıp teorisidir. Hipokrat, Galen ve İbn Sînâ’nın tıp anlayışında merkezi bir yere sahiptir. Mizâcı bir ahlâk teorisi olarak değerlendiren ilk isim ise Galen’dir. Galen, bedenin mizâcının insanın ahlâk ve tabiatına da tesir ettiğini söylemiştir. İnsanın fiziksel yapısı ile ruhsal yapısı arasındaki bu ilişkiyi ise nefis ve kuvveleri üzerinden açıklamıştır. Mizâç teorisi, insanın fizik ve metafizik yönleri arasındaki irtibatı ifade etmektedir. Bu irtibat yönüyle mizâcın nefis ve kuvveleri ile ilişkisi önemlidir. İhvân-ı Safâ’ya göre bitkisel ve hayvanî kuvvenin bedenin mizâcı ile doğrudan ilişkisi vardır. Nâtık kuvve ile bedenin mizâcı arasında ise dolaylı bir ilişki mevcuttur. Bedenin mizâcı ve nefsin kuvveleri arasındaki bu ilişki karşılıklı ve süreklidir. Bu bakımdan bedenin mizâç den-gesindeki bir değişim nefsin kuvvelerinin fiillerini de etkilemektedir. Nefsin fiilleri ise insanın ahlâk ve tabiatını oluşturmaktadır. Nefsin, fiillerinde dengeli olması erdem; bunun aksi ise erdemsizlik olarak isimlendirilmektedir. İnsanın fiillerinin erdemli olması nefsin kuvvelerinin itidaline bağlı olduğu için nefis ile ilişki içerisinde olan mizâcın itidali de bu noktada önem arz etmektedir. Mizâç ile nefis ve kuvveleri arasın-daki ilişki bu çalışmada ele alınan önemli bir konudur.
Keywords